MADO
Oğuz ÖZDEM (BAŞ YAZAR)
Köşe Yazarı
Oğuz ÖZDEM (BAŞ YAZAR)
 

YOL KISA ÖDÜL BÜYÜK

 Kedi, delikteki fareyi yakalamak için önüne bir kalıp peynir koyar. Kedi uzun süre bekler ama fare çıkmaz. Başını uzatıp sorar “Fare kardeş, senin için koca bir kalıp peynir koydum ama sen gelip almıyorsun?” Fare dışarıya seslenir “Hımm baktım yol kısa ödül büyük bunda bir iş var.”    Kıssadan hisse bu işte. Bunu bilmeyen var mı? Hemen hemen yok. Madem herkes biliyor da ne halt yemeye peynire koşuyor millet?    Tek kelimeyle TAMAHKÂRLIK.    Zaten dolandırıcının da en sevdiği kişiler tamahkârlardır. Burada kimse kendini kandırmasın kul kısmı az ya da çok tamahkârdır. Kimse karşısına çıkan fırsatlara yok demez, sadece derecesi farklıdır. Paranın miktarı kişinin hazmı ile orantılıdır.    Oysa masallar, hikayeler, fabllar, fıkralar, kitaplar ve ille de filmler hep bu konuyu işlemiyor mu? Bazen insanın basireti bağlanır bunu anlarım. Ama yine de bir noktada “tınnnn” demez mi bu jeton? Telefonla, mesajla, ya da direkt olarak yüz yüze bizi kandırmaya çalışan “zeki” kardeşlerimize sazan olmak yerine bir ders vermek hiç mi aklımıza gelmez? Gazeteci bir abimiz geçmişten bu güne dolandırıcılar adı altında bir kitap yazıyormuş, bir senarist de belgesel hazırlıyormuş. Heeeç yararı olmaz beyhude çaba derim.    Tarihi tekerrürden ibarettir diyenler, insan akletseydi tekerrür eder miydi tarih? Niye akletmez insan çünkü nefis var nefis? Hikayeleri, kıssaları, kitapları, filmleri geçtik, Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetinde akletmek ile ilgili nasihat varken onu bile akletmeyenlere ne diyelim ki şimdi.     Aldatmak ve dolandırmak ağır bir suç değildir olmamalı da. Bir önceki makalemde yazdım Allah akıl vermiş kardeşim aldanma! Zamanın kahramanı Sülün Osman ifadesinde “yemin ederim ben dolandırmak istemedim ama dolandırdığım insanlar hep beni dolandırmak için gelenlerdi ya da gel beni dolandır diye bekleyenlerdi” diyor. Aslında evet öyle. Dolandırmanın ve dolandırıcılığın inceliklerini bizzat yaşayan emekli Jandarma istihbaratçı değerli kardeşim Tamer Altundaş ders olsun, ibret olsun diye “Bir istihbaratçının dolandırıcılık anıları” kitabında örnekleriyle gözümüze sokmuş. Okuyun kardeşim okuyun.    Bir emekli polis arkadaşım “komiserim beni telefonla arayan bir adam tarafından dolandırıldım” diyen birini tam tokatlayacaktım zor aldılar elimden demişti.  Dolandırıcılar sürekli değişik yöntem ararlar ama özellikle bilindik yöntemlerle dolandırılanlar iyi bir Osmanlı tokadını hak ediyor bence.   Hadi okumuyorsun anladık da hiç mi haber izlemiyorsun kardeşim. Hemen hemen bütün kurumlar yazıyor “ avukat, polis, jandarma, istihbarat görevlileri sizden para istemez” diye. Bu yolla arayana niye sunturaklı bir sevgi sözcüğü yollamıyorsun da mayışıp kalıyorsun birader. Bedava peynir fare kapanında olur. Yiyebiliyorsan al ye  ama kapana kısılırsan viyaklama!...      
Ekleme Tarihi: 30 Kasım 2023 - Perşembe
Oğuz ÖZDEM (BAŞ YAZAR)

YOL KISA ÖDÜL BÜYÜK

 Kedi, delikteki fareyi yakalamak için önüne bir kalıp peynir koyar. Kedi uzun süre bekler ama fare çıkmaz. Başını uzatıp sorar “Fare kardeş, senin için koca bir kalıp peynir koydum ama sen gelip almıyorsun?” Fare dışarıya seslenir “Hımm baktım yol kısa ödül büyük bunda bir iş var.”  

 Kıssadan hisse bu işte. Bunu bilmeyen var mı? Hemen hemen yok. Madem herkes biliyor da ne halt yemeye peynire koşuyor millet?

   Tek kelimeyle TAMAHKÂRLIK.

   Zaten dolandırıcının da en sevdiği kişiler tamahkârlardır. Burada kimse kendini kandırmasın kul kısmı az ya da çok tamahkârdır. Kimse karşısına çıkan fırsatlara yok demez, sadece derecesi farklıdır. Paranın miktarı kişinin hazmı ile orantılıdır.

   Oysa masallar, hikayeler, fabllar, fıkralar, kitaplar ve ille de filmler hep bu konuyu işlemiyor mu? Bazen insanın basireti bağlanır bunu anlarım. Ama yine de bir noktada “tınnnn” demez mi bu jeton? Telefonla, mesajla, ya da direkt olarak yüz yüze bizi kandırmaya çalışan “zeki” kardeşlerimize sazan olmak yerine bir ders vermek hiç mi aklımıza gelmez? Gazeteci bir abimiz geçmişten bu güne dolandırıcılar adı altında bir kitap yazıyormuş, bir senarist de belgesel hazırlıyormuş. Heeeç yararı olmaz beyhude çaba derim.

   Tarihi tekerrürden ibarettir diyenler, insan akletseydi tekerrür eder miydi tarih? Niye akletmez insan çünkü nefis var nefis?

Hikayeleri, kıssaları, kitapları, filmleri geçtik, Kur’an-ı Kerim’in pek çok ayetinde akletmek ile ilgili nasihat varken onu bile akletmeyenlere ne diyelim ki şimdi. 

   Aldatmak ve dolandırmak ağır bir suç değildir olmamalı da. Bir önceki makalemde yazdım Allah akıl vermiş kardeşim aldanma! Zamanın kahramanı Sülün Osman ifadesinde “yemin ederim ben dolandırmak istemedim ama dolandırdığım insanlar hep beni dolandırmak için gelenlerdi ya da gel beni dolandır diye bekleyenlerdi” diyor. Aslında evet öyle. Dolandırmanın ve dolandırıcılığın inceliklerini bizzat yaşayan emekli Jandarma istihbaratçı değerli kardeşim Tamer Altundaş ders olsun, ibret olsun diye “Bir istihbaratçının dolandırıcılık anıları” kitabında örnekleriyle gözümüze sokmuş. Okuyun kardeşim okuyun.

   Bir emekli polis arkadaşım “komiserim beni telefonla arayan bir adam tarafından dolandırıldım” diyen birini tam tokatlayacaktım zor aldılar elimden demişti.  Dolandırıcılar sürekli değişik yöntem ararlar ama özellikle bilindik yöntemlerle dolandırılanlar iyi bir Osmanlı tokadını hak ediyor bence.

  Hadi okumuyorsun anladık da hiç mi haber izlemiyorsun kardeşim. Hemen hemen bütün kurumlar yazıyor “ avukat, polis, jandarma, istihbarat görevlileri sizden para istemez” diye. Bu yolla arayana niye sunturaklı bir sevgi sözcüğü yollamıyorsun da mayışıp kalıyorsun birader.

Bedava peynir fare kapanında olur. Yiyebiliyorsan al ye  ama kapana kısılırsan viyaklama!...

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.