MADO
Oğuz ÖZDEM (BAŞ YAZAR)
Köşe Yazarı
Oğuz ÖZDEM (BAŞ YAZAR)
 

BAŞGANIM

Dünya beni ilgilendirmez Türkiye’de Demokratik sistem işleyeli binlerce “şey” koltuklara oturdu ve kalktı. Yani birileri gitti birileri geldi. Kalan ne oldu? Kalan yıllar önce yazdığım şu dörtlük oldu hep;     “Renk ha mavi ha haki/sen doldur meyi be saki/gelen gelir giden gider/koltuktur kalan sade baki”      Var mı yapışıp kalan o malum derilere. Eğer o deri koltuklar hakkını verirsen seni meşhur, veremezsen meşum([1]) eder.    İnanın kendimi mecbur hissetmesem bu yazıyı yazmazdım. Yaklaşık kırk yıldır bölgede gerek siyaseten, gerekse toplumsal konulara hasbelkader dirsek temasında olan biriyim. En küçük (bu kelimenin farklı algılanmaması için açıklama yapmam gerekiyor. Küçük kelimesi sadece üye sayısındaki rakamsal veri amaçlı kullanılmıştır yoksa küçük görmek amaçlı değil) dernek ya da sivil toplum kuruluşundan en yüksek makama kadar değişen herkesle bir şekilde irtibatımız oldu. Daha birinci gününde sarıldığı koltuğun ağırlığını taşıyamayanları da gördük - ki bunlar sayı olarak daha fazladır- zar zor birkaç yıl dayanabilenleri de. Ama başladığı gibi bitiren ahan da şu elimizdeki parmakların sayısı kadar ya var ya yok.     Bu durumun sebebi, belki de hayatımızın hatasını yaparak o koltuklara oturttuklarımızın büyük bir kısmına yakıştırdığımız “başgan” sıfatından kaynaklanıyor sanırım.  Dernek, cemiyet, oda, belediye, topluluk, spor hasılı ne kadar kurum ya da kuruluş varsa hepsinin tepesindeki kişiye “başganım” diyoruz ya. Bu kelime o vatandaşın koltuğa oturur oturmaz kanına enjekte oluyor ve o dakikadan itibaren geçmişini tamamen terk ediyor yeni bir kimliğe bürünüyor.    Daha düne kadar sade bir vatandaşken, aramızdan biriyken, hatta lalettayin biriyken bir yerine değen o deri adeta tüm vücuduna görünmez bir kişilik değişimi sokuyor ve ortaya farklı bir zat-ı muhterem çıkıveriyor.    Yukarıda bir kaçını saydığım kuruluşlardan her hangi birine seçilen muhterem, bir süre sonra artık kendi adı ile hitap edilmesini dahi kaldıramaz oluyor çünkü artık o başgandır ve ona başganım denilmesini istemektedir.     Sadece bu yönlü bir değişim olsa hadi öp de tepene koy diyeceğim ama karakter dahil pek çok alanda da değişime uğramaktadır başgan. Ararsınız ulaşamazsınız, uğrarsınız görüşemezsiniz, üç tane sekreterden geçebilirseniz randevu belki alırsınız. Alırsınız ama kabul ederse görüşürsünüz. Sitem etmeye kalksanız maazallah suçlu bile çıkarsınız.    Bizler yani her hangi bir sıfatı olmayanların her hangi bir yerde “başgan” sıfatına hasbelkader veya bileğinin hakkıyla nasıl olursa oluşun dahil olan başganlardan tek bir isteğimiz var. Bir süre sonra o koltuk altınızdan gidince yeniden aramıza katılmak isterseniz biraz zor oluyor. (Bakınız şekil 1)         [1] Kötü uğursuz
Ekleme Tarihi: 08 Nisan 2024 - Pazartesi
Oğuz ÖZDEM (BAŞ YAZAR)

BAŞGANIM

Dünya beni ilgilendirmez Türkiye’de Demokratik sistem işleyeli binlerce “şey” koltuklara oturdu ve kalktı. Yani birileri gitti birileri geldi. Kalan ne oldu? Kalan yıllar önce yazdığım şu dörtlük oldu hep;

    “Renk ha mavi ha haki/sen doldur meyi be saki/gelen gelir giden gider/koltuktur kalan sade baki” 

    Var mı yapışıp kalan o malum derilere. Eğer o deri koltuklar hakkını verirsen seni meşhur, veremezsen meşum([1]) eder.

   İnanın kendimi mecbur hissetmesem bu yazıyı yazmazdım. Yaklaşık kırk yıldır bölgede gerek siyaseten, gerekse toplumsal konulara hasbelkader dirsek temasında olan biriyim. En küçük (bu kelimenin farklı algılanmaması için açıklama yapmam gerekiyor. Küçük kelimesi sadece üye sayısındaki rakamsal veri amaçlı kullanılmıştır yoksa küçük görmek amaçlı değil) dernek ya da sivil toplum kuruluşundan en yüksek makama kadar değişen herkesle bir şekilde irtibatımız oldu. Daha birinci gününde sarıldığı koltuğun ağırlığını taşıyamayanları da gördük - ki bunlar sayı olarak daha fazladır- zar zor birkaç yıl dayanabilenleri de. Ama başladığı gibi bitiren ahan da şu elimizdeki parmakların sayısı kadar ya var ya yok.

    Bu durumun sebebi, belki de hayatımızın hatasını yaparak o koltuklara oturttuklarımızın büyük bir kısmına yakıştırdığımız “başgan” sıfatından kaynaklanıyor sanırım.  Dernek, cemiyet, oda, belediye, topluluk, spor hasılı ne kadar kurum ya da kuruluş varsa hepsinin tepesindeki kişiye “başganım” diyoruz ya. Bu kelime o vatandaşın koltuğa oturur oturmaz kanına enjekte oluyor ve o dakikadan itibaren geçmişini tamamen terk ediyor yeni bir kimliğe bürünüyor.

   Daha düne kadar sade bir vatandaşken, aramızdan biriyken, hatta lalettayin biriyken bir yerine değen o deri adeta tüm vücuduna görünmez bir kişilik değişimi sokuyor ve ortaya farklı bir zat-ı muhterem çıkıveriyor.

   Yukarıda bir kaçını saydığım kuruluşlardan her hangi birine seçilen muhterem, bir süre sonra artık kendi adı ile hitap edilmesini dahi kaldıramaz oluyor çünkü artık o başgandır ve ona başganım denilmesini istemektedir. 

   Sadece bu yönlü bir değişim olsa hadi öp de tepene koy diyeceğim ama karakter dahil pek çok alanda da değişime uğramaktadır başgan. Ararsınız ulaşamazsınız, uğrarsınız görüşemezsiniz, üç tane sekreterden geçebilirseniz randevu belki alırsınız. Alırsınız ama kabul ederse görüşürsünüz. Sitem etmeye kalksanız maazallah suçlu bile çıkarsınız.

   Bizler yani her hangi bir sıfatı olmayanların her hangi bir yerde “başgan” sıfatına hasbelkader veya bileğinin hakkıyla nasıl olursa oluşun dahil olan başganlardan tek bir isteğimiz var. Bir süre sonra o koltuk altınızdan gidince yeniden aramıza katılmak isterseniz biraz zor oluyor. (Bakınız şekil 1)

     

 

[1] Kötü uğursuz

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.