MADO

3 SORU 3 CEVAP

Yaşam 25.11.2022 - 09:36, Güncelleme: 25.11.2022 - 09:36
 

3 SORU 3 CEVAP

Dinî konularda cevabını aradığınız soruları msoysaldi@gmail.com e-postaya gönderebilirsiniz.

Soru1: Kur’ân-ı Kerîm’de namaz üç vakit olduğu yazıldığı halde bazı ülkeler buna uyarken neden bizler beş vakit kılıyoruz? Cevap1: Kur’ân-ı Kerîm’de bazı âyetlerden üç vakit namazı çıkaranlar olduğu gibi beş vakit namazı da çıkaranlar vardır. Ancak “beş vakit namaz Müslümanlara farz kılınmıştır” şeklinde açık bir âyet yoktur. Sadece أَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ “Namazı kılın, zekâtı verin.” şeklinde sekiz âyette namaz emri “namazı kılınız.” ifadesiyle mücmel olarak geçmektedir. İşte Kur’ân’ın o mücmel ifadelerini Hz. Peygamber (s.a.v.) “Namazı benden gördüğünüz gibi kılınız.” hadisiyle açıklamıştır. Dolayısıyla Müslümanlar da 14 asır boyunca peygamberin sünnetinden öğrendikleri şekliyle günde beş vakit farz namazı kılmaktadırlar. Namazı günde iki vakit veya üç vakit kılan varsa Peygamberin sünnetine aykırı davranmış olur ki bunun hesabını hesap gününde Allah’a verecektir. Soru2: Şefaat ya Resulallah demek şirk midir? Şefaat sadece Allah’tan mı beklenir? Cevap2: Şefaat, ahirette Allah katında itibarı yüksek olan birinin, mümin kulların derecelerinin yükselmesi veya günahlarının bağışlanması için Allah’a dua ve niyazda bulunması demektir. Şefaat, Allah’ın iznine bağlıdır. Allah izin vermediği sürece hiçbir kimse şefaat edemez. Yüce Allah, Bakara sûresinde âyete’l-kürsi denilen âyette, “…Allah katında, O izin vermedikçe hiçbir kimse şefaat edemez…” buyurmak suretiyle bu hakikati açıklamaktadır. Hiç şüphe yok ki, Rasulullah (s.a.v.), Allah’ın razı olduğu kulların başındadır. “Şefaat Ya Rasulallah!” demek, “bana şefaat eyle ey Allah’ın Resulü” diyerek Hz. Peygamber’den şefaat talebinde bulunmasıdır. Bir Müslüman bu istekte bulunurken elbette her şeyin Allah’ın yetkisinde olduğunu bilmektedir. Böyle bir durumda bu istek şirk olmaz. Allah’ı devreden çıkararak, Allah’a ortak koşarak yapılan dua, ibadet ve istekler şirk olur. Bundan çok sakınmak gerekir. En doğrusu, insanlar şefaate bel bağlamadan ahiretteki kurtuluşları için bu dünyada kendileri iman ehli olup salih ameller yapmaya özen göstermelidirler. Nitekim Yüce Allah, “O gün, ne mal fayda verir ne de evlât. Ancak Allah/a kalb-i selîm (iman dolu bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur) kurtuluşa erişir.” buyurmaktadır. Soru3: Hz. Âdem dünyaya geleli kaç sene olmuştur? Cevap3: İnsanlığın geçmişi ve kâinatın yaratılışı ile ilgili çeşitli âyet ve hadisler mevcuttur. Bu âyet ve hadislerde çeşitli bilgiler verilmektedir. Ancak bu bilgiler ya işaret nev’indendir veya teşbih/benzetme sanatı kullanılarak verilen bilgilerden ibarettir. Mesela bir ayette Allah katında bir günün bizim saydığımız bin yıla denk olduğu ifade edilmektedir. Yine başka bir ayette bir günün elli bin yıla denk olduğu ifade edilmektedir. Burada gün tabirinden ne anlaşılması gerektiği hususunda tam bir açıklık yoktur. Bu sebeple bu konuda farklı yaklaşımlar olmuştur. Bediüzzaman, bir hadisten yola çıkarak “Âdem’den kıyamete kadar insanlığın ömrünü yedi bin sene.” olarak ifade etmiştir. Ancak Hz. Âdem dünyaya geleli kaç yıl olduğunu tam olarak belirtmek mümkün değildir. Her şeyin en doğrusunu Allah bilir. Dinî konularda cevabını aradığınız soruları msoysaldi@gmail.com e-postaya gönderebilirsiniz. Prof. Dr. Mehmet Soysaldı NEVÜ İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölüm Başkanı
Dinî konularda cevabını aradığınız soruları msoysaldi@gmail.com e-postaya gönderebilirsiniz.
Soru1: Kur’ân-ı Kerîm’de namaz üç vakit olduğu yazıldığı halde bazı ülkeler buna uyarken neden bizler beş vakit kılıyoruz?

Cevap1: Kur’ân-ı Kerîm’de bazı âyetlerden üç vakit namazı çıkaranlar olduğu gibi beş vakit namazı da çıkaranlar vardır. Ancak “beş vakit namaz Müslümanlara farz kılınmıştır” şeklinde açık bir âyet yoktur.

Sadece أَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ “Namazı kılın, zekâtı verin.” şeklinde sekiz âyette namaz emri “namazı kılınız.” ifadesiyle mücmel olarak geçmektedir. İşte Kur’ân’ın o mücmel ifadelerini Hz. Peygamber (s.a.v.) “Namazı benden gördüğünüz gibi kılınız.” hadisiyle açıklamıştır.

Dolayısıyla Müslümanlar da 14 asır boyunca peygamberin sünnetinden öğrendikleri şekliyle günde beş vakit farz namazı kılmaktadırlar. Namazı günde iki vakit veya üç vakit kılan varsa Peygamberin sünnetine aykırı davranmış olur ki bunun hesabını hesap gününde Allah’a verecektir.

Soru2: Şefaat ya Resulallah demek şirk midir? Şefaat sadece Allah’tan mı beklenir?

Cevap2: Şefaat, ahirette Allah katında itibarı yüksek olan birinin, mümin kulların derecelerinin yükselmesi veya günahlarının bağışlanması için Allah’a dua ve niyazda bulunması demektir. Şefaat, Allah’ın iznine bağlıdır.

Allah izin vermediği sürece hiçbir kimse şefaat edemez. Yüce Allah, Bakara sûresinde âyete’l-kürsi denilen âyette, “…Allah katında, O izin vermedikçe hiçbir kimse şefaat edemez…” buyurmak suretiyle bu hakikati açıklamaktadır.

Hiç şüphe yok ki, Rasulullah (s.a.v.), Allah’ın razı olduğu kulların başındadır. “Şefaat Ya Rasulallah!” demek, “bana şefaat eyle ey Allah’ın Resulü” diyerek Hz. Peygamber’den şefaat talebinde bulunmasıdır.

Bir Müslüman bu istekte bulunurken elbette her şeyin Allah’ın yetkisinde olduğunu bilmektedir. Böyle bir durumda bu istek şirk olmaz. Allah’ı devreden çıkararak, Allah’a ortak koşarak yapılan dua, ibadet ve istekler şirk olur. Bundan çok sakınmak gerekir.

En doğrusu, insanlar şefaate bel bağlamadan ahiretteki kurtuluşları için bu dünyada kendileri iman ehli olup salih ameller yapmaya özen göstermelidirler.

Nitekim Yüce Allah, “O gün, ne mal fayda verir ne de evlât. Ancak Allah/a kalb-i selîm (iman dolu bir kalp) ile gelenler (o günde fayda bulur) kurtuluşa erişir.” buyurmaktadır.

Soru3: Hz. Âdem dünyaya geleli kaç sene olmuştur?

Cevap3: İnsanlığın geçmişi ve kâinatın yaratılışı ile ilgili çeşitli âyet ve hadisler mevcuttur. Bu âyet ve hadislerde çeşitli bilgiler verilmektedir.

Ancak bu bilgiler ya işaret nev’indendir veya teşbih/benzetme sanatı kullanılarak verilen bilgilerden ibarettir. Mesela bir ayette Allah katında bir günün bizim saydığımız bin yıla denk olduğu ifade edilmektedir.

Yine başka bir ayette bir günün elli bin yıla denk olduğu ifade edilmektedir. Burada gün tabirinden ne anlaşılması gerektiği hususunda tam bir açıklık yoktur. Bu sebeple bu konuda farklı yaklaşımlar olmuştur.

Bediüzzaman, bir hadisten yola çıkarak “Âdem’den kıyamete kadar insanlığın ömrünü yedi bin sene.” olarak ifade etmiştir. Ancak Hz. Âdem dünyaya geleli kaç yıl olduğunu tam olarak belirtmek mümkün değildir. Her şeyin en doğrusunu Allah bilir.

Dinî konularda cevabını aradığınız soruları msoysaldi@gmail.com e-postaya gönderebilirsiniz.

Prof. Dr. Mehmet Soysaldı NEVÜ İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölüm Başkanı
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.