MADO

3 SORU 3 CEVAP

Nevşehir 24.03.2023 - 09:37, Güncelleme: 24.03.2023 - 10:07
 

3 SORU 3 CEVAP

Nevşehir Hacıbektaş Veli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Soysaldı’nın ‘3 SORU 3 CEVAP’ başlıklı köşe yazısı.

Soru1:Ramazan nasıl bir aydır ve Ramazan ayının belli başlı temel özellikleri nelerdir? Cevap1:Ramazan, âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed’in ifadesiyle; “Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem azabından kurtulmaya vesile olan bir mübarek aydır.”[1] Ramazan ayı manevî hayatımızda seçkin bir yeri olan muhteşem bir aydır. Ramazan ayı Yüce Allah’ın mümin kullarına bir lütfu ve ihsanıdır. Zira bu ayda yapılan dua ve niyazlar, tövbe ve istiğfarlar kabul edildiği gibi yapılan hayır ve hasenata da kat kat sevap verilir.  Ramazan ayının belli başlı üç temel özelliği vardır. Bunları kısaca açıklayacak olursak şöyle diyebiliriz: 1.Ramazan, rahmet ve mağfiret ayıdır: Bu ayda ilahî rahmet en zirve noktaya ulaşmakta ve inananların üzerine sağanak sağanak inmektedir. Bu ayda yapılan dua ve niyazlar, tövbe ve istiğfarlar Allah tarafından kabul edilmekte, böylece müminlerin günahlardan arınmasına vesile olmaktadır. Nitekim Hz. Peygamber Efendimiz: “Kim Ramazanın faziletine inanarak ve mükâfatını Allah’tan umarak oruç tutarsa, geçmiş günahları affedilir.”[2]buyurmuştur. 2.Ramazan oruç ayıdır: Yüce Allah, “Ey inananlar, sizden öncekilere farz kılındığı gibi (günahlardan) korunmanız için sizin üzerinize de oruç farz kılındı.”[3]buyurmak suretiyle ramazan ayında oruç tutmayı farz kılmıştır. Oruç, İslâm dininde beş önemli ibadetten biri olup onun mükâfatını Allah belirleyecektir. Allah Resulünün ifadesine göre; “Oruç (kötü işlere karşı insanı koruyucu) bir kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün, kötü söz söylemesin, oruçlu, kendisi ile itişmek ve dalaşmak isteyene iki defa ‘ben oruçluyum, ben oruçluyum’ desin. Ruhumu kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.”[4], “Oruçlunun iki sevinci vardır. Birisi iftar zamanındaki sevinci, diğeri de tuttuğu oruçla Allah’a kavuştuğu ve orucunun mükâfatına erdiği zamanki sevincidir.”[5] 3.Ramazan Kur’ân ayıdır: Çünkü kalplere nur, gönüllere şifa, müminlere rahmet ve hidayet kaynağı olan Kur’ân-ı Kerim, Ramazan ayı içerisindeki Kadir Gecesinde indirilmiştir.[6] Nitekim Yüce Allah; “Ramazan ayı ki, insanlara yol gösterici, doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırdedip açıklayıcı olarak Kur’ân o ayda indirilmiştir...”[7]buyurmuştur. Soru2:Hz. Peygamber Ramazan ayını nasıl ihya ederdi? Cevap2:Hz. Peygamber, Ramazan ayına özel bir değer atfetmiştir. Nitekim Selman-ı Fârisi (r.a)’ın ifade ettiğine göre Sevgili Peygamberimiz Şaban ayının son gününde bir hutbe okur ve ashabına Ramazanı şöyle anlatırmış: “Ey İnsanlar! Büyük ve mübarek bir ay yaklaştı, gölgesi başınıza geldi. Bu öyle bir aydır ki, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi vardır. Yine o öyle mübarek bir aydır ki, Allah, o mübarek ayın gündüzlerinde oruç tutmayı farz, gecelerinde teravih namazı kılmayı nafile kıldı. Kim bu ayda hayırlı bir işle Allah’a yaklaşırsa başka aylarda bir farz eda etmiş gibi olur. Kim bu ayda farz olan bir ibadeti yerine getirirse başka zamanlarda yetmiş farz yerine getirmiş gibi sayılır. Bu ay Allah için açlık ve susuzluğun, taat ve ibadetin meşakkatlerine sabır ve tahammül ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir. Bu ay yardımlaşma ayıdır, bu ay mü’minlerin rızkını arttıracak aydır. Bu ayda her kim oruçlu bir mü’mine iftar edecek bir şey verirse, yaptığı bu iş, günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden âzat olmasına sebep olur. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmeden onun kadar sevaba kavuşur.” Ashab-ı Kiramdan bazıları, “Ya Resulallah, hepimiz oruçluya iftar edecek bir şey bulup verecek durumda değiliz.” dediler. Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem, “Allah, bu sevabı bir tek hurma ile bir içim su ile bir yudum süt ile oruçlu mü’mine iftar ettirene de verir.” buyurmuştur.[8] Sevgili Peygamberimizin Ramazan hayatını nasıl geçirdiğini incelediğimiz zaman onun Ramazanı şöyle ihya ettiğini görmekteyiz: 1.Allah Resulü Ramazanda dua ve ibadete yönelirdi, gündüzleri mükemmel oruç tutar, geceleri ibadetle geçirirdi. Ashabını sahura kalkmaya teşvik eder, iftarda acele ederdi. Rasulullah, ramazan geceleri teravih namazı kılar, Ramazanın son on gününde itikâfa girerdi. 2.Allah Resulü Ramazanda yardımlaşma ve dayanışmaya önem verirdi. 3.Allah Resulü Ramazanda çok Kur'ân-ı Kerîm okurdu. Hz. Peygamber her konuda bize en güzel örnek olduğu gibi Ramazan ayını ihya konusunda da en güzel örnek olmuştur. O halde biz de bu ayı Rasulullah’ın ihya ettiği gibi ihya etmeye özen göstermeliyiz. Soru3: Kandil geceleri bidat midir? Cevap3: Bidat, dinin aslında olmayan yani Kur’ân ve Sünnette herhangi bir delili olmayan, sonradan dine ilave edilen inanç, ibadet ve filler hakkında kullanılan bir kelimedir. Bir şeye bidat denilebilmesi için şu iki hususun olması gerekir: Birincisi dinin temel kaynakları olan Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnette bir delilin olmaması gerekir. İkincisi ise, yapıldığı zaman bir sünneti ortadan kaldırması veya yapıldığı zaman dinî alanda bir yozlaşmaya sebep olmasıdır. Bir yıl içerisinde beş adet kandil gecesi vardır. Bunlar: 1.Kadir Gecesi: Kur’ân-ı Kerîm’in inmeye başladığı gecedir. Delili Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnette bulunan ve bu konuda âlimler arasında hiç ihtilaf olmayan bir gecedir. 2.Berat Gecesi: Şaban ayının 15. gecesidir. Delili Kur’ân-ı Kerîm’de zannî olarak mevcuttur. Yani Duhansûresinde geçen leyle-i mübâreke, bazı âlimler tarafından Berat gecesi olarak açıklamaktadır. Sünnette ise hadis-i şeriflerde ifade edilmiştir. 3.Regaib Gecesi: Receb ayının ilk Cuma gecesidir. Delili sünnette mevcuttur ki bazı rivayetlerde Receb ayının ilk Cuma gecesinin Regaib gecesi olduğu ifade edilmektedir. 4.Mi’rac Gecesi: Hz. Peygamber’in mi’raca çıktığı Receb ayının 27. gecedir. Delili Siyer-i Nebevide mevcuttur. 5.Mevlit Gecesi: Hz. Peygamber’in dünyayı teşrif ettiği doğum gecesidir. Rebiu’l-Evvel ayının 12. gecesidir ki, delili Siyer-i Nebevide mevcuttur. Kadir gecesi hakkında İslâm âlimleri arasında herhangi bir ihtilaf yoktur. Çünkü o konuda Kur’ân-ı Kerîm’in Kadir Sûresi vardır. O gecenin fazileti bizzat Allah Teâlâ tarafından bu sûredeaçıklanmıştır. Diğer dört kandil geceleri ile ilgili ise bir takım hadislerde bilgiler mevcuttur. Hadisleri kabul etmeyenler, bu geceleri bidat sayarak bu geceleri kutlamaya karşı çıkmaktadırlar. Şu hususu açık bir şekilde ifade etmeliyiz ki, Kadir gecesi dâhil, gerek sahabe döneminde gerekse tabiun döneminde günümüzde olduğu gibi bu gecelerde bir kutlama yapılmamıştır. Dolayısıyla bu geceleri kutlamanın dinin bir hükmü gibi algılanması doğru değildir. Bu geceleri ihya etme örfî bir durumdur. Yani sosyal ve kültürel bir uygulamadır. İslâm belli gün ve gecelere sıkıştırılacak bir din değildir. Hayatın tamamını kapsamaktadır. Bu türlü kandil gecelerini kutlama Fatımîler döneminde başlamış ve Osmanlılarda da devam ettirilmiştir. Dinden diyanetten uzaklaşan insanları böyle gün ve geceler vasıta kılınarak hayatlarında bir başlangıca vesile kılınabilir mi ümidiyle yapılan faaliyetlerdir. Nitekim bu gecelerde insanlar camilere koşmakta, cemaatle namaz kılınmakta,Kur’ân okunmakta, yapılan vaaz ve nasihatlerle insanlar irşad edilmektedir. Ayrıca Müslümanlar böyle gece ve kandiller vesilesiyle tövbe edip dua ve niyazla Allah’a yönelmektedirler. Zengin ve varlıklı Müslümanlar fakirlere sadaka ve zekât vermek suretiyle yardım ellerini uzatmaktadırlar. Bunlara bidat demek ve karşı çıkmak doğru olmasa gerektir. Burada şu uyarıyı da yapmak gerekir ki, bu kandil gecelerinde şeriata aykırı davranışlardan sakınmak gerekir. Daima İslâm âdabına uygun şeylerin yapılmasına dikkat edilmelidir. Dinî konularda cevabını aradığınız soruları msoysaldi@gmail.com e-postaya gönderebilirsiniz.     [1]     el-Münzirî, ZekiyyüddinAbdulazim b. Abdulkuva, et-Terğibve’t-Terhib, Beyrut, 1968, 2/95. [2]     Buhârî, “Savm”, 6. [3]     Bakara 2/183. [4]     Buhârî, “Savm”, 2; Müslim, “Sıyam”, 30. [5]     Buhârî, “Savm”, 9; Müslim, “Sıyam”, 30. [6]     Bakara 2/185; Kadr 97/1. [7]     Bakara, 2/185. [8]     Münzirî, et-Terğibve’t-Terhîb, (nşr. M. MuhyiddinAbdülhamîd), Beyrut 1399/1979, 2/94-95.
Nevşehir Hacıbektaş Veli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Soysaldı’nın ‘3 SORU 3 CEVAP’ başlıklı köşe yazısı.

Soru1:Ramazan nasıl bir aydır ve Ramazan ayının belli başlı temel özellikleri nelerdir?

Cevap1:Ramazan, âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed’in ifadesiyle; “Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem azabından kurtulmaya vesile olan bir mübarek aydır.”[1] Ramazan ayı manevî hayatımızda seçkin bir yeri olan muhteşem bir aydır. Ramazan ayı Yüce Allah’ın mümin kullarına bir lütfu ve ihsanıdır. Zira bu ayda yapılan dua ve niyazlar, tövbe ve istiğfarlar kabul edildiği gibi yapılan hayır ve hasenata da kat kat sevap verilir. 

Ramazan ayının belli başlı üç temel özelliği vardır. Bunları kısaca açıklayacak olursak şöyle diyebiliriz:

1.Ramazan, rahmet ve mağfiret ayıdır: Bu ayda ilahî rahmet en zirve noktaya ulaşmakta ve inananların üzerine sağanak sağanak inmektedir. Bu ayda yapılan dua ve niyazlar, tövbe ve istiğfarlar Allah tarafından kabul edilmekte, böylece müminlerin günahlardan arınmasına vesile olmaktadır. Nitekim Hz. Peygamber Efendimiz: “Kim Ramazanın faziletine inanarak ve mükâfatını Allah’tan umarak oruç tutarsa, geçmiş günahları affedilir.”[2]buyurmuştur.

2.Ramazan oruç ayıdır: Yüce Allah, “Ey inananlar, sizden öncekilere farz kılındığı gibi (günahlardan) korunmanız için sizin üzerinize de oruç farz kılındı.[3]buyurmak suretiyle ramazan ayında oruç tutmayı farz kılmıştır. Oruç, İslâm dininde beş önemli ibadetten biri olup onun mükâfatını Allah belirleyecektir. Allah Resulünün ifadesine göre; “Oruç (kötü işlere karşı insanı koruyucu) bir kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün, kötü söz söylemesin, oruçlu, kendisi ile itişmek ve dalaşmak isteyene iki defa ‘ben oruçluyum, ben oruçluyum’ desin. Ruhumu kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.”[4], “Oruçlunun iki sevinci vardır. Birisi iftar zamanındaki sevinci, diğeri de tuttuğu oruçla Allah’a kavuştuğu ve orucunun mükâfatına erdiği zamanki sevincidir.”[5]

3.Ramazan Kur’ân ayıdır: Çünkü kalplere nur, gönüllere şifa, müminlere rahmet ve hidayet kaynağı olan Kur’ân-ı Kerim, Ramazan ayı içerisindeki Kadir Gecesinde indirilmiştir.[6] Nitekim Yüce Allah; “Ramazan ayı ki, insanlara yol gösterici, doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırdedip açıklayıcı olarak Kur’ân o ayda indirilmiştir...”[7]buyurmuştur.

Soru2:Hz. Peygamber Ramazan ayını nasıl ihya ederdi?

Cevap2:Hz. Peygamber, Ramazan ayına özel bir değer atfetmiştir. Nitekim Selman-ı Fârisi (r.a)’ın ifade ettiğine göre Sevgili Peygamberimiz Şaban ayının son gününde bir hutbe okur ve ashabına Ramazanı şöyle anlatırmış: “Ey İnsanlar! Büyük ve mübarek bir ay yaklaştı, gölgesi başınıza geldi. Bu öyle bir aydır ki, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi vardır. Yine o öyle mübarek bir aydır ki, Allah, o mübarek ayın gündüzlerinde oruç tutmayı farz, gecelerinde teravih namazı kılmayı nafile kıldı. Kim bu ayda hayırlı bir işle Allah’a yaklaşırsa başka aylarda bir farz eda etmiş gibi olur. Kim bu ayda farz olan bir ibadeti yerine getirirse başka zamanlarda yetmiş farz yerine getirmiş gibi sayılır. Bu ay Allah için açlık ve susuzluğun, taat ve ibadetin meşakkatlerine sabır ve tahammül ayıdır. Sabrın karşılığı da cennettir. Bu ay yardımlaşma ayıdır, bu ay mü’minlerin rızkını arttıracak aydır. Bu ayda her kim oruçlu bir mü’mine iftar edecek bir şey verirse, yaptığı bu iş, günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden âzat olmasına sebep olur. Oruçlunun sevabından da hiçbir şey eksilmeden onun kadar sevaba kavuşur.”

Ashab-ı Kiramdan bazıları, “Ya Resulallah, hepimiz oruçluya iftar edecek bir şey bulup verecek durumda değiliz.” dediler.

Bunun üzerine Resul-i Ekrem Efendimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem, “Allah, bu sevabı bir tek hurma ile bir içim su ile bir yudum süt ile oruçlu mü’mine iftar ettirene de verir.” buyurmuştur.[8]

Sevgili Peygamberimizin Ramazan hayatını nasıl geçirdiğini incelediğimiz zaman onun Ramazanı şöyle ihya ettiğini görmekteyiz:

1.Allah Resulü Ramazanda dua ve ibadete yönelirdi, gündüzleri mükemmel oruç tutar, geceleri ibadetle geçirirdi. Ashabını sahura kalkmaya teşvik eder, iftarda acele ederdi. Rasulullah, ramazan geceleri teravih namazı kılar, Ramazanın son on gününde itikâfa girerdi.

2.Allah Resulü Ramazanda yardımlaşma ve dayanışmaya önem verirdi.

3.Allah Resulü Ramazanda çok Kur'ân-ı Kerîm okurdu.

Hz. Peygamber her konuda bize en güzel örnek olduğu gibi Ramazan ayını ihya konusunda da en güzel örnek olmuştur. O halde biz de bu ayı Rasulullah’ın ihya ettiği gibi ihya etmeye özen göstermeliyiz.

Soru3: Kandil geceleri bidat midir?

Cevap3: Bidat, dinin aslında olmayan yani Kur’ân ve Sünnette herhangi bir delili olmayan, sonradan dine ilave edilen inanç, ibadet ve filler hakkında kullanılan bir kelimedir.

Bir şeye bidat denilebilmesi için şu iki hususun olması gerekir: Birincisi dinin temel kaynakları olan Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnette bir delilin olmaması gerekir. İkincisi ise, yapıldığı zaman bir sünneti ortadan kaldırması veya yapıldığı zaman dinî alanda bir yozlaşmaya sebep olmasıdır.

Bir yıl içerisinde beş adet kandil gecesi vardır. Bunlar:

1.Kadir Gecesi: Kur’ân-ı Kerîm’in inmeye başladığı gecedir. Delili Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnette bulunan ve bu konuda âlimler arasında hiç ihtilaf olmayan bir gecedir.

2.Berat Gecesi: Şaban ayının 15. gecesidir. Delili Kur’ân-ı Kerîm’de zannî olarak mevcuttur. Yani Duhansûresinde geçen leyle-i mübâreke, bazı âlimler tarafından Berat gecesi olarak açıklamaktadır. Sünnette ise hadis-i şeriflerde ifade edilmiştir.

3.Regaib Gecesi: Receb ayının ilk Cuma gecesidir. Delili sünnette mevcuttur ki bazı rivayetlerde Receb ayının ilk Cuma gecesinin Regaib gecesi olduğu ifade edilmektedir.

4.Mi’rac Gecesi: Hz. Peygamber’in mi’raca çıktığı Receb ayının 27. gecedir. Delili Siyer-i Nebevide mevcuttur.

5.Mevlit Gecesi: Hz. Peygamber’in dünyayı teşrif ettiği doğum gecesidir. Rebiu’l-Evvel ayının 12. gecesidir ki, delili Siyer-i Nebevide mevcuttur.

Kadir gecesi hakkında İslâm âlimleri arasında herhangi bir ihtilaf yoktur. Çünkü o konuda Kur’ân-ı Kerîm’in Kadir Sûresi vardır. O gecenin fazileti bizzat Allah Teâlâ tarafından bu sûredeaçıklanmıştır. Diğer dört kandil geceleri ile ilgili ise bir takım hadislerde bilgiler mevcuttur. Hadisleri kabul etmeyenler, bu geceleri bidat sayarak bu geceleri kutlamaya karşı çıkmaktadırlar.

Şu hususu açık bir şekilde ifade etmeliyiz ki, Kadir gecesi dâhil, gerek sahabe döneminde gerekse tabiun döneminde günümüzde olduğu gibi bu gecelerde bir kutlama yapılmamıştır. Dolayısıyla bu geceleri kutlamanın dinin bir hükmü gibi algılanması doğru değildir. Bu geceleri ihya etme örfî bir durumdur. Yani sosyal ve kültürel bir uygulamadır. İslâm belli gün ve gecelere sıkıştırılacak bir din değildir. Hayatın tamamını kapsamaktadır.

Bu türlü kandil gecelerini kutlama Fatımîler döneminde başlamış ve Osmanlılarda da devam ettirilmiştir.

Dinden diyanetten uzaklaşan insanları böyle gün ve geceler vasıta kılınarak hayatlarında bir başlangıca vesile kılınabilir mi ümidiyle yapılan faaliyetlerdir. Nitekim bu gecelerde insanlar camilere koşmakta, cemaatle namaz kılınmakta,Kur’ân okunmakta, yapılan vaaz ve nasihatlerle insanlar irşad edilmektedir. Ayrıca Müslümanlar böyle gece ve kandiller vesilesiyle tövbe edip dua ve niyazla Allah’a yönelmektedirler. Zengin ve varlıklı Müslümanlar fakirlere sadaka ve zekât vermek suretiyle yardım ellerini uzatmaktadırlar. Bunlara bidat demek ve karşı çıkmak doğru olmasa gerektir. Burada şu uyarıyı da yapmak gerekir ki, bu kandil gecelerinde şeriata aykırı davranışlardan sakınmak gerekir. Daima İslâm âdabına uygun şeylerin yapılmasına dikkat edilmelidir.

Dinî konularda cevabını aradığınız soruları msoysaldi@gmail.com e-postaya gönderebilirsiniz.

 

 

[1]     el-Münzirî, ZekiyyüddinAbdulazim b. Abdulkuva, et-Terğibve’t-Terhib, Beyrut, 1968, 2/95.

[2]     Buhârî, “Savm”, 6.

[3]     Bakara 2/183.

[4]     Buhârî, “Savm”, 2; Müslim, “Sıyam”, 30.

[5]     Buhârî, “Savm”, 9; Müslim, “Sıyam”, 30.

[6]     Bakara 2/185; Kadr 97/1.

[7]     Bakara, 2/185.

[8]     Münzirî, et-Terğibve’t-Terhîb, (nşr. M. MuhyiddinAbdülhamîd), Beyrut 1399/1979, 2/94-95.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.