MADO
Mustafa DURSUN
Köşe Yazarı
Mustafa DURSUN
 

PONPONSUZ TAKKE , DEVRİMİ!

Hemen, siyah beyaz Körting marka televizyonu, evdeki radyoyu açarak, mevzu neymiş, anlayalım bakalım gibisinden haber ve bilgi almaya da çalıştım. Endüstri Meslek Lisesinden  yeni mezun olmuş ,1980 yazında, Bursa da ÖSYM sınavlarına girmiş ve sınav sonuçlarına göre yerleştirilmeyi  bekliyordum. ( O yıllar da belki 15-20 ilimizde olurdu sınavlar) Annem, o sabah evde ekmek yok oğlum, bakkal açıksa hadi gitde 3-5 ekmek al diye beni bakkala gönderdi. Yakın bir ,iki bakkala baktım hepsi kapalıydı ,hadi yavaş yavaş Meteris’e gider fırından alırım niyeti ile Meteris’e indim.(Bilmeyenler için Meteris, Ankara’nın Kızılay’ı - İstanbul’un Taksim’i gibi yani) Bizim ,gerçekten olayın vahametinden haberimiz yokmuş ,gerçi radyo dan bir iki cümle bir şeyler dinledim ama gençliğin verdiği heyecanla konuyu tam olarak kavrayamamışım. Meteris’te bir sürü asker, başlarında miğferler, üstlerinde yeşil parkaları ,ellerinde tüfeklerle beklemedeler. Bazen ,birkaç araba geliyor, çevirip konuşuyorlar ve geri gönderiyorlar. Gülşehir istikametini de tamamen kapatmışlar. Bende gençliğin verdiği cesurluk ve vakarla ,fırının köşesine gelmiştim bile ,şöyle bir göz ucu ile baktım, fırın kapalı. Ayrıca askerler den başka kimse de yok yani, in cin top oynuyor. Askerin biri seslendi ; Heyyy delikanlı  dedi. (Harbiden delikanlıyız ama yaş, 18) Buyur, asker abi dedim. Ne geziyonlannn dedi. Ekmek alacağım abi,fırından dedim .         Kapalı her yer , hadi evine doğru ,yoksa  tutuklarız seni gibisinden laflar edince. Ekmek ten falan vaz geçerek ,doğru evin yolunu tuttum. Annem de işlemeli çörek yaptı tabi ki. Anladık ki   ; Anamın ihtilal dediği mevzu ,Askeriye ağzı ile Devrim miş. Sonra dan bu yapılan işleme  “Askeri Darbe “ de denildi. Ama, gazete, dergi ve radyo da en çok Devrim lafı itibar görüyordu. Okulda, Atatürk’ün devrimlerini okumuştuk ve iyi kötü, harf devrimini, yazı devrimini ve şapka devrimini de derslerde öğrenmiştik. Daha sonra ,İnkılapın Devrimin karşılığı olduğunu ,İhtilal in ise Darbe olduğunu anladım. Her neyse işte. Ekim ayı geldi bu arada ,sanırım ay ortasında ben Kayseri, Erciyes üniversitesine,Yüksek Okul tahsili için Nevşehir den ayrılmıştım. Kredi Yurtlar Kurumunun şimdiki Kayseride ki ,Kadı Hamamın karşınsında ki yurda yerleştim, yurdun daha ilk haftasında ve gecenin bir saatinde  askerler yurdu bastı, arama, tarama, derken bir adet tabanca bulunmuş . Bir Albay hepimizi topladı ,tabancanın sahibini bulamayınca, sabah alayınız  yurdu terkedin  lan dedi ve  Yurt Müdürüne de sıkı sıkı tembih etti. (Yarın bu zibidileri burada görmeyeceğim diye ) Böylelikle  Üniversite öğrenciliği maceramız başlamış oldu. Bir hafta otellerde süründükten sonra bir bekâr evi bularak 5 Nevşehir ’li  bueve yerleştik. Yol da yakın olunca , ara sıra memlekete geliyor birkaç gün kalıp tekrar otobüsle Kayseri’ye dönüyordum. ( O zaman otobüsler Deve Bağırtan dan geçer ve Kalaba üzerinden gidilirdi. ) Şimdiki ,Sarrafların olduğu sokaktaki , Bekir Efendi Camisinin tam karşısındaki sokağa, Ada Mahallesi derler. Aslında sokağın adıdır Ada Sokak. Orada merhum babamın açtığı 10- 12  yılda çalıştırdığı bir küçük nalbur (hırdavat) dükkanımız vardı ve ben babama yardım ederdim o dükkanda zaman zaman. Öğle ve ikindi namazlarını Bekir Efendi Camisinde cemaatle  kılmaya dikkat edilirdi, namazdan sonra da doğru herkes dükkanına. Yine bir vakit namazı sonrası ,cemaatdağılırken, kapının önünde 8-10 Asker,sanki cemaati bekliyor gibiydi.  Göz ucu ile çıkanları süzüyorlar demeye kalmadı. Bir hacı amcaya dipçiklerle girişmeye başladılar. Sonra birine daha ,sonra birine daha derken, 5-6 Hacı emmi yere yıkıldı kış günü aleni darp edildiler. Camini önü kalabalıklaştı ,esnafdışarı çıkarak ne olduğunu anlamaya çalışıyordu haliyle. Tabi ki ; konu sonradan anlaşıldı.  Mevzu gerçekten önemliymiş !!! Devrim kanunları uygulamaya konulmuş, dışarıda ponponsuz örgü takke giymek yasakmış. Hani ; pazarda, tuhafiyecilerde satılan hacı amcaların giydiği orlon yada ,yünden değişik renkli ve örme başlıkdan bahsediyorum. Eğer takkenin üstünde küçük bir ponpon varsa serbest, yoksa yasakmış. Belediye Başkanları görevden alınmış yerlerine cuntanın atadığı adamlar görevlendirilmişti.  Günde 20-30 defa Belediye hoparlörlerinden, Sıkıyönetim Komutanlığının talimat ve direktifleri defalarca okunurdu. Şu yasak !, bu yasak ! yapacak bir şey yok , dişimizi sıkıp dinliyorduk.  Bu arada ,sağdan ve soldan gencecik insanlar mahkemelerce idam cezasına çarptırılıyor ve sürekli asılmaya da devam ediliyordu. Yaşı tutmayanlar ,mahkeme kararı ile yaşı büyütülüyor, Allah için adil olmak adına da idamlarda sağ, sol eşitliğine de ayrıca bir dikkat ediliyordu. Şimdi ki JAKEM’in olduğu yer Sıkıyönetim Komutanlığı idi epeyce bir insan oraya ifade vermeye gitmiştir illaki ( Bilhassa cami imamları ,cemaat liderleri vs)( Siyasiler de, Konya Bölge Sıkıyönetime) İnsanların bir kısmı iyi oldu yavvv ihtilal olduğuna derken, bir kısmı da şiddetle demokrasiyi savunuyordu. Aradan epey bir süre geçti  ( Er) Kenan Evren cuntanın lideri iken ,sonraKonsey Başkanı  ve Anayasanın kabulü ile de Devlet Başkanı unvanı aldı. Hiç unutmam, sanırım, Anayasanın halk oylamasına (referanduma) sunulmasından  önce idi ve  propaganda yapmak  için eski ismi ile Tusan(Orsan) diye bildiğimiz, şimdiki Askeri Ordu evinin yan balkonundan Nevşehirlilere hitap etti. Yazımız epeyce uzun oldu ,sıkmamak adına  tam da, önemli mevzulara gelmişken, inşallah bir sonraki yazımız da buluşmak üzere. (Kenan Evren ,Nevşehir Halkına ne dedi ? Neler anlattı ?) Görüşmek dileği ile ,sağlıcakla kalın. Allaha emanet olun.  
Ekleme Tarihi: 04 Şubat 2023 - Cumartesi
Mustafa DURSUN

PONPONSUZ TAKKE , DEVRİMİ!

Hemen, siyah beyaz Körting marka televizyonu, evdeki radyoyu açarak, mevzu neymiş, anlayalım bakalım gibisinden haber ve bilgi almaya da çalıştım.

Endüstri Meslek Lisesinden  yeni mezun olmuş ,1980 yazında, Bursa da ÖSYM sınavlarına girmiş ve sınav sonuçlarına göre yerleştirilmeyi  bekliyordum. ( O yıllar da belki 15-20 ilimizde olurdu sınavlar)

Annem, o sabah evde ekmek yok oğlum, bakkal açıksa hadi gitde 3-5 ekmek al diye beni bakkala gönderdi. Yakın bir ,iki bakkala baktım hepsi kapalıydı ,hadi yavaş yavaş Meteris’e gider fırından alırım niyeti ile Meteris’e indim.(Bilmeyenler için Meteris, Ankara’nın Kızılay’ı - İstanbul’un Taksim’i gibi yani)

Bizim ,gerçekten olayın vahametinden haberimiz yokmuş ,gerçi radyo dan bir iki cümle bir şeyler dinledim ama gençliğin verdiği heyecanla konuyu tam olarak kavrayamamışım.

Meteris’te bir sürü asker, başlarında miğferler, üstlerinde yeşil parkaları ,ellerinde tüfeklerle beklemedeler. Bazen ,birkaç araba geliyor, çevirip konuşuyorlar ve geri gönderiyorlar. Gülşehir istikametini de tamamen kapatmışlar.

Bende gençliğin verdiği cesurluk ve vakarla ,fırının köşesine gelmiştim bile ,şöyle bir göz ucu ile baktım, fırın kapalı. Ayrıca askerler den başka kimse de yok yani, in cin top oynuyor.

Askerin biri seslendi ; Heyyy delikanlı  dedi. (Harbiden delikanlıyız ama yaş, 18)

Buyur, asker abi dedim.

Ne geziyonlannn dedi.

Ekmek alacağım abi,fırından dedim .        

Kapalı her yer , hadi evine doğru ,yoksa  tutuklarız seni gibisinden laflar edince. Ekmek ten falan vaz geçerek ,doğru evin yolunu tuttum. Annem de işlemeli çörek yaptı tabi ki.

Anladık ki   ; Anamın ihtilal dediği mevzu ,Askeriye ağzı ile Devrim miş.

Sonra dan bu yapılan işleme  “Askeri Darbe “ de denildi. Ama, gazete, dergi ve radyo da en çok Devrim lafı itibar görüyordu. Okulda, Atatürk’ün devrimlerini okumuştuk ve iyi kötü, harf devrimini, yazı devrimini ve şapka devrimini de derslerde öğrenmiştik.

Daha sonra ,İnkılapın Devrimin karşılığı olduğunu ,İhtilal in ise Darbe olduğunu anladım.

Her neyse işte.

Ekim ayı geldi bu arada ,sanırım ay ortasında ben Kayseri, Erciyes üniversitesine,Yüksek Okul tahsili için Nevşehir den ayrılmıştım.

Kredi Yurtlar Kurumunun şimdiki Kayseride ki ,Kadı Hamamın karşınsında ki yurda yerleştim, yurdun daha ilk haftasında ve gecenin bir saatinde  askerler yurdu bastı, arama, tarama, derken bir adet tabanca bulunmuş . Bir Albay hepimizi topladı ,tabancanın sahibini bulamayınca, sabah alayınız  yurdu terkedin  lan dedi ve  Yurt Müdürüne de sıkı sıkı tembih etti. (Yarın bu zibidileri burada görmeyeceğim diye )

Böylelikle  Üniversite öğrenciliği maceramız başlamış oldu. Bir hafta otellerde süründükten sonra bir bekâr evi bularak 5 Nevşehir ’li  bueve yerleştik.

Yol da yakın olunca , ara sıra memlekete geliyor birkaç gün kalıp tekrar otobüsle Kayseri’ye dönüyordum. ( O zaman otobüsler Deve Bağırtan dan geçer ve Kalaba üzerinden gidilirdi. )

Şimdiki ,Sarrafların olduğu sokaktaki , Bekir Efendi Camisinin tam karşısındaki sokağa, Ada Mahallesi derler. Aslında sokağın adıdır Ada Sokak. Orada merhum babamın açtığı 10- 12  yılda çalıştırdığı bir küçük nalbur (hırdavat) dükkanımız vardı ve ben babama yardım ederdim o dükkanda zaman zaman.

Öğle ve ikindi namazlarını Bekir Efendi Camisinde cemaatle  kılmaya dikkat edilirdi, namazdan sonra da doğru herkes dükkanına.

Yine bir vakit namazı sonrası ,cemaatdağılırken, kapının önünde 8-10 Asker,sanki cemaati bekliyor gibiydi.  Göz ucu ile çıkanları süzüyorlar demeye kalmadı.

Bir hacı amcaya dipçiklerle girişmeye başladılar.

Sonra birine daha ,sonra birine daha derken, 5-6 Hacı emmi yere yıkıldı kış günü aleni darp edildiler.

Camini önü kalabalıklaştı ,esnafdışarı çıkarak ne olduğunu anlamaya çalışıyordu haliyle.

Tabi ki ; konu sonradan anlaşıldı.  Mevzu gerçekten önemliymiş !!!

Devrim kanunları uygulamaya konulmuş, dışarıda ponponsuz örgü takke giymek yasakmış.

Hani ; pazarda, tuhafiyecilerde satılan hacı amcaların giydiği orlon yada ,yünden değişik renkli ve örme başlıkdan bahsediyorum.

Eğer takkenin üstünde küçük bir ponpon varsa serbest, yoksa yasakmış.

Belediye Başkanları görevden alınmış yerlerine cuntanın atadığı adamlar görevlendirilmişti.  Günde 20-30 defa Belediye hoparlörlerinden, Sıkıyönetim Komutanlığının talimat ve direktifleri defalarca okunurdu.

Şu yasak !, bu yasak ! yapacak bir şey yok , dişimizi sıkıp dinliyorduk.  Bu arada ,sağdan ve soldan gencecik insanlar mahkemelerce idam cezasına çarptırılıyor ve sürekli asılmaya da devam ediliyordu. Yaşı tutmayanlar ,mahkeme kararı ile yaşı büyütülüyor, Allah için adil olmak adına da idamlarda sağ, sol eşitliğine de ayrıca bir dikkat ediliyordu.

Şimdi ki JAKEM’in olduğu yer Sıkıyönetim Komutanlığı idi epeyce bir insan oraya ifade vermeye gitmiştir illaki ( Bilhassa cami imamları ,cemaat liderleri vs)( Siyasiler de, Konya Bölge Sıkıyönetime)

İnsanların bir kısmı iyi oldu yavvv ihtilal olduğuna derken, bir kısmı da şiddetle demokrasiyi savunuyordu.

Aradan epey bir süre geçti  ( Er) Kenan Evren cuntanın lideri iken ,sonraKonsey Başkanı  ve Anayasanın kabulü ile de Devlet Başkanı unvanı aldı.

Hiç unutmam, sanırım, Anayasanın halk oylamasına (referanduma) sunulmasından  önce idi ve  propaganda yapmak  için eski ismi ile Tusan(Orsan) diye bildiğimiz, şimdiki Askeri Ordu evinin yan balkonundan Nevşehirlilere hitap etti.

Yazımız epeyce uzun oldu ,sıkmamak adına  tam da, önemli mevzulara gelmişken, inşallah bir sonraki yazımız da buluşmak üzere.

(Kenan Evren ,Nevşehir Halkına ne dedi ? Neler anlattı ?)

Görüşmek dileği ile ,sağlıcakla kalın.

Allaha emanet olun.

 

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.