MADO

3 SORU 3 CEVAP

Gündem 15.09.2023 - 09:56, Güncelleme: 17.09.2023 - 14:05
 

3 SORU 3 CEVAP

Soru1: Allah bizleri niçin yarattı, bizim ibadetimize ve dualarımıza ihtiyacımı var?

  Cevap1: Allah Teâlâ göndermiş olduğu yüce kitabı Kur'ân-ı Kerîm’de insanı niçin yarattığını çeşitli âyetlerde şöyle açıklamaktadır: “Allah, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır.”[1], “Şüphesiz ki, biz insanı imtihan etmek için katışık bir nutfeden (erkek ve kadının sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık.”[2] Bu âyetlerde açıkça ifade edildiği üzere insan, çeşitli şeylerle imtihan edilmek için yaratılmıştır.[3] İnsan sorumluluk sahibi önemli görevleri olan bir varlıktır. Asla boş yere, oyun ve eğlence olsun diye yaratılmamıştır. Nitekim bu hakikati de Yüce Allah şöyle ifade etmektedir: “Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?”[4], “İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!”[5] Yüce Allah, insanın yaratılış amacını Zariyât sûresi 56. âyet-i kerimede, وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنْسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِ “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” buyurmak suretiyle açıklamaktadır. Demek ki insan, Allah kulluk etmek ve Allah tarafından kendisine yüklenen vazifeleri hakkıyla yerine getirmek için yaratılmıştır. Bu dünya hayatının sonunda da Yüce Allah’ın huzuruna çıkacak ve Allah’ın kendisine verdiği görevleri ne derece yerine getirip getirmediği konusunda hesaba çekilecektir. Vazifesini bilip de yerine getirenler, cennet denilen o sonsuz hayatta mükâfatlandırılacak, vazifesini unutup da nefsinin ve şeytanın esiri olan ise cehennem denilen yine ebedi olan o azapla cezalandırılacaktır. Aklı ve idraki olan insan, kendisini ona göre konumlandırmalıdır. Dileyen aklını kullanır, akla ışık tutan Yüce Kitabı Kur'ân-ı Kerîm’i okur, görevlerini oradan öğrenerek mükemmel bir şekilde yerine getirir ve Rabbinin razı olacağı bir kul olarak ebedi cennetlik olur. Dileyen de nefsine ve şeytana uyar ve o sonsuz hayatta bedbaht olarak cehennemde azap görmeye razı olur. Sorunuzun “Allah’ın bizim ibadet ve dualarımıza ihtiyacı mı var?” kısmına gelince; şunu ifade edelim ki, Allah ganiyyi mutlaktır, sameddir. Yani ‘O hiçbir şeye muhtaç değildir, fakat bütün yaratıklar ona muhtaçtır.’ Farz edelim ki, yeryüzünde yaşayan bütün insanlar, Allah’a iman etse ve mükemmel bir şekilde Allah’a ibadet ve dua etse, Allah’ın hazinesinde hiçbir şey artmaz. Bunun tam tersi olarak hâşâ bütün insanlar, Allah’ı inkâr etse ve Allah’ın emri olan ibadet ve duayı terk etseler, Allah’ın hazinesinde hiçbir eksiklik olmaz. Allah’a kulluğa, ibadete ve duaya biz insanların ihtiyacımız vardır. Soru2: İslâm’da kadere iman var mıdır? Cevap2: İslâm dininde inanılması gereken hususlar tevkifî olarak belirtilmiştir. Yani Allah tarafından vahiyle belirlenmiştir. Dolayısıyla biz insanların da Allah’ın belirlediği şeylere şek ve şüphe olmadan kesin inanmamız gerekmektedir. Nitekim Yüce Allah, Kur'ân-ı Kerîm’de inanmamız gereken hususları âyet-i kerimelerde şöyle açıklamaktadır: يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا آمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَى رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي أَنْزَلَ مِنْ قَبْلُ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا بَعِيدًا “Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab'a ve daha önce indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam manasıyla sapıtmıştır.”[6] Müminlerin özelliklerinin açıklandığı Bakara Sûresi 177. âyette de; “Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere iman” şeklinde iman esasları sıralanmıştır. Yukarıda zikrettiğimiz her iki âyette de beş iman esası zikredilmiş ancak kadere iman inanılması gereken bir iman esası olarak belirtilmemiştir. Bu âyetlerde zikredilmemiştir diyerek kadere imanı bir iman esası saymamak doğru değildir. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’in birçok âyetinde kader konusu zikredilmektedir. Buna şu âyetleri örnek olarak verebiliriz: وَكُلُّ شَيْءٍ عِنْدَهُ بِمِقْدَارٍ “…Allah’ın katında her şey bir ölçüye göredir.”[7] قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا “…Allah her şey için bir ölçü koymuştur.”[8] وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ فَقَدَّرَهُ تَقْدِيرًا  “…Her şeyi yaratıp bir ölçüye göre takdir etmiştir.”[9] إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍ “Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır.”[10] Birçok konuda olduğu gibi bu konuyu doğru olarak anlayabilmek için Kur’ân’a parçacı değil, bütüncül olarak yaklaşmak gerekir. Yani konu ile ilgili bütün âyetleri birlikte değerlendirip anlamak gerekir. Aksi takdirde eksik ve yanlış anlayışlar ortaya çıkmaktadır. Günümüzde birçok insanın İslâmî meselelerde hataya düşmelerinin en önemli sebeplerinden biri, Kur’ân’a parçacı yaklaşımdır. Ayrıca hadis-i şerifler de Kur’ân-ı Kerîm’deki çoğu hususu pekiştirmekte ve tamamlamaktadır. Dolayısıyla konu ile ilgili hadislerin de araştırılması ve incelenmesi gerekir. Ancak bu şekilde konu ile ilgili doğru bir sonuca varılabilir. Zira İslâm dininde birinci kaynak Kur’ân-ı Kerîm, ikinci kaynak ise Hz. Peygamber’in sünnetidir. İman esaslarıyla ilgili Hz. Peygamber’den Cibrîl hadisi şeklinde meşhur olmuş bir sahih hadis rivayet edilmiştir. Bu hadiste Allah Resûlü imanı; “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe inanmandır. Kadere, yani hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna da inanmandır.” şeklinde tarif etmiştir.[11] Soru3: Şecere-i mel’une ne demektir? Cevap3: Kur'ân-ı Kerîm’de bazı âyetlerde cennet ve nimetleri anlatılırken, bazı âyetlerde de cehennem ve cehennemliklere verilecek yiyecek ve içeceklerden bahsedilir. İşte cennetteki şecere-i mübareke, Tuba ağacı olarak tasvir edilir ki, Ra’d sûresi 29. âyette الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ طُوبَى لَهُمْ وَحُسْنُ مَآبٍ “İman edip sâlih amel işleyenler için Tûbâ ve dönüp gidecek güzel yurt vardır.” şeklinde ifade edilmektedir. Bu ağacın nasıl bir ağaç olduğu Hz. Peygamber’e sorulduğunda; “…O cennette yüz yıl boyunca (altında) yürünebilecek büyüklükte bir ağaçtır; cennetliklerin elbiseleri o ağacın tomurcuklarından yapılır.”[12] şeklinde açıklamıştır. Cehennemdeki ağaç ise şecere-i mel’une (lanetlenmiş ağaç) olarak ifade edilen Zakkum ağacıdır. Kur'ân-ı Kerîm’de Saffât sûresi 62-67. âyetlerde şöyle tasvir edilmektedir: أَذَلِكَ خَيْرٌ نُزُلًا أَمْ شَجَرَةُ الزَّقُّومِ إِنَّا جَعَلْنَاهَا فِتْنَةً لِلظَّالِمِينَ إِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ فِي أَصْلِ الْجَحِيمِ طَلْعُهَا كَأَنَّهُ رُءُوسُ الشَّيَاطِينِ فَإِنَّهُمْ لَآكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِئُونَ مِنْهَا الْبُطُونَ ثُمَّ إِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْبًا مِنْ حَمِيمٍ “Cennet ehline ikram için hazırlanan bu nimetler mi daha iyidir yoksa zakkum ağacı mı?  Biz o zakkumu zalimler için bir sınama aracı yaptık. O, cehennemin ta dibinde yetişen bir ağaçtır. Tomurcukları sanki şeytanların kelleleri gibidir.  Zalimler mutlaka onu yiyecekler, karınlarını onunla dolduracaklar. Sonra onların, yedikleri bu nesnenin üzerine, kaynar su karıştırılmış bir içecekleri de olacaktır.” Hz. Peygamber (s.a.v.), Zakkum ağacını ise şöyle anlatmıştır: “Ey iman edenler! Allah’tan O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslüman olarak can verin. Zakkum ağacından yeryüzüne bir damla düşürülse dünya halkı acılara gömülürdü; ondan başka yiyeceği olmayanların halini düşünün!”[13] İnsan, bu dünyada yaptığı amelleriyle ya cennet ehli olup Tuba ağacının meyveleriyle ödüllendirilecektir. Yahut da cehennem ehli olup cehennem ateşi arasında yetişen Zakkum ağacı ile buluşacak ve cezalandırılacaktır. Şu hususu iyi bilmeliyiz ki, ibret almayıp kendini düzeltmeyenler ibretlik hale düşerler. Allah Teâlâ bizleri ibret alıp Allah’a hakkıyla kulluk eden müminlerden eylesin. Âmin. Dinî konularda cevabını aradığınız soruları msoysaldi@gmail.com e-postaya gönderebilirsiniz.                                                                                                      Prof. Dr. Mehmet Soysaldı         NEVÜ İlahiyat Fakültesi  Temel İslam Bilimleri Bölüm Başkanı      
Soru1: Allah bizleri niçin yarattı, bizim ibadetimize ve dualarımıza ihtiyacımı var?

 

Cevap1: Allah Teâlâ göndermiş olduğu yüce kitabı Kur'ân-ı Kerîm’de insanı niçin yarattığını çeşitli âyetlerde şöyle açıklamaktadır: “Allah, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır.[1], “Şüphesiz ki, biz insanı imtihan etmek için katışık bir nutfeden (erkek ve kadının sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık.”[2] Bu âyetlerde açıkça ifade edildiği üzere insan, çeşitli şeylerle imtihan edilmek için yaratılmıştır.[3] İnsan sorumluluk sahibi önemli görevleri olan bir varlıktır. Asla boş yere, oyun ve eğlence olsun diye yaratılmamıştır. Nitekim bu hakikati de Yüce Allah şöyle ifade etmektedir: “Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?[4], “İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır![5]

Yüce Allah, insanın yaratılış amacını Zariyât sûresi 56. âyet-i kerimede, وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْإِنْسَ إِلَّا لِيَعْبُدُونِBen cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” buyurmak suretiyle açıklamaktadır.

Demek ki insan, Allah kulluk etmek ve Allah tarafından kendisine yüklenen vazifeleri hakkıyla yerine getirmek için yaratılmıştır. Bu dünya hayatının sonunda da Yüce Allah’ın huzuruna çıkacak ve Allah’ın kendisine verdiği görevleri ne derece yerine getirip getirmediği konusunda hesaba çekilecektir. Vazifesini bilip de yerine getirenler, cennet denilen o sonsuz hayatta mükâfatlandırılacak, vazifesini unutup da nefsinin ve şeytanın esiri olan ise cehennem denilen yine ebedi olan o azapla cezalandırılacaktır.

Aklı ve idraki olan insan, kendisini ona göre konumlandırmalıdır. Dileyen aklını kullanır, akla ışık tutan Yüce Kitabı Kur'ân-ı Kerîm’i okur, görevlerini oradan öğrenerek mükemmel bir şekilde yerine getirir ve Rabbinin razı olacağı bir kul olarak ebedi cennetlik olur. Dileyen de nefsine ve şeytana uyar ve o sonsuz hayatta bedbaht olarak cehennemde azap görmeye razı olur.

Sorunuzun “Allah’ın bizim ibadet ve dualarımıza ihtiyacı mı var?” kısmına gelince; şunu ifade edelim ki, Allah ganiyyi mutlaktır, sameddir. Yani ‘O hiçbir şeye muhtaç değildir, fakat bütün yaratıklar ona muhtaçtır.’ Farz edelim ki, yeryüzünde yaşayan bütün insanlar, Allah’a iman etse ve mükemmel bir şekilde Allah’a ibadet ve dua etse, Allah’ın hazinesinde hiçbir şey artmaz. Bunun tam tersi olarak hâşâ bütün insanlar, Allah’ı inkâr etse ve Allah’ın emri olan ibadet ve duayı terk etseler, Allah’ın hazinesinde hiçbir eksiklik olmaz. Allah’a kulluğa, ibadete ve duaya biz insanların ihtiyacımız vardır.

Soru2: İslâm’da kadere iman var mıdır?

Cevap2: İslâm dininde inanılması gereken hususlar tevkifî olarak belirtilmiştir. Yani Allah tarafından vahiyle belirlenmiştir. Dolayısıyla biz insanların da Allah’ın belirlediği şeylere şek ve şüphe olmadan kesin inanmamız gerekmektedir. Nitekim Yüce Allah, Kur'ân-ı Kerîm’de inanmamız gereken hususları âyet-i kerimelerde şöyle açıklamaktadır: يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا آمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَى رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي أَنْزَلَ مِنْ قَبْلُ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا بَعِيدًاEy iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab'a ve daha önce indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam manasıyla sapıtmıştır.”[6]

Müminlerin özelliklerinin açıklandığı Bakara Sûresi 177. âyette de; “Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere iman” şeklinde iman esasları sıralanmıştır. Yukarıda zikrettiğimiz her iki âyette de beş iman esası zikredilmiş ancak kadere iman inanılması gereken bir iman esası olarak belirtilmemiştir. Bu âyetlerde zikredilmemiştir diyerek kadere imanı bir iman esası saymamak doğru değildir. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’in birçok âyetinde kader konusu zikredilmektedir. Buna şu âyetleri örnek olarak verebiliriz:

وَكُلُّ شَيْءٍ عِنْدَهُ بِمِقْدَارٍ “…Allah’ın katında her şey bir ölçüye göredir.”[7]

قَدْ جَعَلَ اللَّهُ لِكُلِّ شَيْءٍ قَدْرًا “…Allah her şey için bir ölçü koymuştur.”[8]

وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ فَقَدَّرَهُ تَقْدِيرًا  “…Her şeyi yaratıp bir ölçüye göre takdir etmiştir.”[9]

إِنَّا كُلَّ شَيْءٍ خَلَقْنَاهُ بِقَدَرٍŞüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır.”[10]

Birçok konuda olduğu gibi bu konuyu doğru olarak anlayabilmek için Kur’ân’a parçacı değil, bütüncül olarak yaklaşmak gerekir. Yani konu ile ilgili bütün âyetleri birlikte değerlendirip anlamak gerekir. Aksi takdirde eksik ve yanlış anlayışlar ortaya çıkmaktadır. Günümüzde birçok insanın İslâmî meselelerde hataya düşmelerinin en önemli sebeplerinden biri, Kur’ân’a parçacı yaklaşımdır. Ayrıca hadis-i şerifler de Kur’ân-ı Kerîm’deki çoğu hususu pekiştirmekte ve tamamlamaktadır. Dolayısıyla konu ile ilgili hadislerin de araştırılması ve incelenmesi gerekir. Ancak bu şekilde konu ile ilgili doğru bir sonuca varılabilir. Zira İslâm dininde birinci kaynak Kur’ân-ı Kerîm, ikinci kaynak ise Hz. Peygamber’in sünnetidir.

İman esaslarıyla ilgili Hz. Peygamber’den Cibrîl hadisi şeklinde meşhur olmuş bir sahih hadis rivayet edilmiştir. Bu hadiste Allah Resûlü imanı; “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe inanmandır. Kadere, yani hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna da inanmandır.” şeklinde tarif etmiştir.[11]

Soru3: Şecere-i mel’une ne demektir?

Cevap3: Kur'ân-ı Kerîm’de bazı âyetlerde cennet ve nimetleri anlatılırken, bazı âyetlerde de cehennem ve cehennemliklere verilecek yiyecek ve içeceklerden bahsedilir.

İşte cennetteki şecere-i mübareke, Tuba ağacı olarak tasvir edilir ki, Ra’d sûresi 29. âyette الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ طُوبَى لَهُمْ وَحُسْنُ مَآبٍİman edip sâlih amel işleyenler için Tûbâ ve dönüp gidecek güzel yurt vardır.” şeklinde ifade edilmektedir. Bu ağacın nasıl bir ağaç olduğu Hz. Peygamber’e sorulduğunda; “…O cennette yüz yıl boyunca (altında) yürünebilecek büyüklükte bir ağaçtır; cennetliklerin elbiseleri o ağacın tomurcuklarından yapılır.”[12] şeklinde açıklamıştır.

Cehennemdeki ağaç ise şecere-i mel’une (lanetlenmiş ağaç) olarak ifade edilen Zakkum ağacıdır. Kur'ân-ı Kerîm’de Saffât sûresi 62-67. âyetlerde şöyle tasvir edilmektedir:

أَذَلِكَ خَيْرٌ نُزُلًا أَمْ شَجَرَةُ الزَّقُّومِ إِنَّا جَعَلْنَاهَا فِتْنَةً لِلظَّالِمِينَ إِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ فِي أَصْلِ الْجَحِيمِ طَلْعُهَا كَأَنَّهُ رُءُوسُ الشَّيَاطِينِ فَإِنَّهُمْ لَآكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِئُونَ مِنْهَا الْبُطُونَ ثُمَّ إِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْبًا مِنْ حَمِيمٍ

Cennet ehline ikram için hazırlanan bu nimetler mi daha iyidir yoksa zakkum ağacı mı?  Biz o zakkumu zalimler için bir sınama aracı yaptık. O, cehennemin ta dibinde yetişen bir ağaçtır. Tomurcukları sanki şeytanların kelleleri gibidir.  Zalimler mutlaka onu yiyecekler, karınlarını onunla dolduracaklar. Sonra onların, yedikleri bu nesnenin üzerine, kaynar su karıştırılmış bir içecekleri de olacaktır.

Hz. Peygamber (s.a.v.), Zakkum ağacını ise şöyle anlatmıştır: “Ey iman edenler! Allah’tan O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslüman olarak can verin. Zakkum ağacından yeryüzüne bir damla düşürülse dünya halkı acılara gömülürdü; ondan başka yiyeceği olmayanların halini düşünün!”[13]

İnsan, bu dünyada yaptığı amelleriyle ya cennet ehli olup Tuba ağacının meyveleriyle ödüllendirilecektir. Yahut da cehennem ehli olup cehennem ateşi arasında yetişen Zakkum ağacı ile buluşacak ve cezalandırılacaktır.

Şu hususu iyi bilmeliyiz ki, ibret almayıp kendini düzeltmeyenler ibretlik hale düşerler.

Allah Teâlâ bizleri ibret alıp Allah’a hakkıyla kulluk eden müminlerden eylesin. Âmin.

Dinî konularda cevabını aradığınız soruları msoysaldi@gmail.com e-postaya gönderebilirsiniz.

 

 

                                                                                                 Prof. Dr. Mehmet Soysaldı

        NEVÜ İlahiyat Fakültesi  Temel İslam Bilimleri Bölüm Başkanı

 

 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.