3 SORU 3 CEVAP

Gündem 12.08.2022 - 09:20, Güncelleme: 12.08.2022 - 09:20
 

3 SORU 3 CEVAP

Hadislere göre iyi kullar daha fazla musibet-sıkıntı çekiyor gözüküyor. Âyetlerde de hatamız, günahımız dolayısıyla kötü dinî yaşantının musibet-sıkıntıya sebep olduğu şeklinde bahsedildiğini gördüm.

Soru1: Riyazü’s-salihin’den hadisler okurken sabır konulu hadislerde başa gelen sıkıntı-dertlerin kişinin dine bağlılığına göre geleceğini, dine bağlılık artınca sıkıntılarında artabileceğini, Allah’ın kula bir makam takdir edip o kula çeşitli belâlar verip sabır etmesi sonucu, kulu o makama ulaştıracağı  anlamlarında hadisler okudum. Bunun yanında Kur’ân-ı Kerîm’de çekilen sıkıntı ve dertlerin kişinin kendi eliyle yaptıklarının cezası olduğunu belirten âyetlerin de olduğunu biliyorum. Hadislere göre iyi kullar daha fazla musibet-sıkıntı çekiyor gözüküyor. Âyetlerde de hatamız, günahımız dolayısıyla kötü dinî yaşantının musibet-sıkıntıya sebep olduğu şeklinde bahsedildiğini  gördüm. Bu konudaki hadis ve âyetleri bir arada değerlendirince sanki âyet ve hadislerin birbirine zıt manalar ifade ediyor gibi geldi. Fakat dinimizde Kur’ân ve hadislerin birbirinin tamamlayıcısı olup zıt ifadeleri ihtiva etmeyeceği için konuyu yanlış anlamamak adına konuyu nasıl anlamalıyız, bunu öğrenmek istiyorum? Dinimize göre  doğru bakış açımız nasıl olmalıdır? Cevap1: Yüce Allah, Şurâ Suresi 30. âyette şöyle buyurmaktadır: وَمَا أَصَابَكُمْ مِنْ مُصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُو عَنْ كَثِيرٍ “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.” Bu âyette ifade edildiği gibi insanların başına gelen belâ ve musibetler daha önce işlenen hata ve günahlar sebebiyle başa gelir. Dolayısıyla insan, başına bir belâ ve musibet geldiği zaman hemen kendisini muhasebe etmeli ve hata ve eksikliklerini düşünüp onlardan vazgeçerek/terk ederek, onları tövbe ve istiğfarla telafi etmeye gayret etmelidir.  İnsanın başına gelen belâ ve musibetler başlıca iki sebepten dolayı olabilir. Bunlar; 1.Bela ve musibetler, işlenilen bir günah sebebiyle olabilir: Şura sûresi 30. âyette buna işaret edilmektedir. Yani başa gelen belâ ve musibetler insanın önceden işlediği hata ve günahlar sebebiyledir. Yüce Allah, yapılan hataların çoğunu affetmektedir. Allah Teâlâ, insanın işlediği günah sebebiyle ona ceza olarak belâ ve musibet verir ki, insan, ibret alsın, hatasını, günahını anlayarak ondan vazgeçsin ve Allah’a tövbe ile rucu’ etsin. 2.Başa gelen bela ve musibetler, imtihan için olabilir: Nitekim Bakara sûresi 155. âyette “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!” buyrulmaktadır. Demek ki Yüce Allah, insanları imtihan etmek için de bir takım belâ ve musibetler verebilmektedir. Dolayısıyla insan, başına gelen belâ ve musibetlere sabretmelidir. Eğer sabreder ve Allah’a kulluğa devam ederse, ya günahlarına kefaret olur ya da ahirette derecelerinin yükselmesine vesile olur.  Şu hususu da yeri gelmişken burada ifade edelim ki, dinî olmayan musibetler, hakikat noktasında musibet değildirler. Bunların bir kısmı Allah’ın bir ikazı ve uyarısıdır; bir kısmı günahlara kefarettir; hastalık gibi bir kısmı ise, Allah’ın bir iltifatıdır, bir temizliktir, insanın derecesinin yükselmesine vesile olur. Konuyla ilgili hadis-i şeriflerde müminler için şu müjdeler verilmektedir: “Meyveleri olgunlaşmış bir ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşüyor; sıtmalının titremesinden günahlar öyle dökülüyor.”  “Ateşin altın ve gümüşün paslarını giderdiği gibi, bir Müslümanın hastalığı da onun günahlarını giderir.” “İnsanların en çok musibete uğrayanları evvela peygamberlerdir, sonra derecelerine göre (veliler ve salihler) gelir. Kişi dinine göre belâ ve musibetlere maruz kalır. Eğer dine bağlılığı varsa, belâsı daha da artar. Fakat dininde gevşek yaşıyorsa ona göre musibetlerle karşılaşır. Kişiye belâlar gelir gelir de sabrettikçe artık onun üzerinde hiçbir günah kalmaz.” “Bir kul kendisi için (cennette) hazırlanmış olan makama ameliyle erişemeyecekse, Allah onun bedenine veya malına veya çoluk çocuğuna bir belâ verir de bu belâya sabrı sebebiyle o yüksek makama eriştirilir.” Demek ki, günahlardan masum olan peygamberlerin makamları ve dereceleri yükselmesi için Allah onlara belâ ve musibet vermektedir. Allah’ın veli kulları da başlarına gelen belâ ve musibetlere sabretmek suretiyle dereceleri yükselmektedir. Günahkâr mümin kullar ise başlarına gelen belâ ve musibetlere sabrederlerse hem imtihanda başarılı olmalarına hem de günahlarının affedilmesine vesile olur. Soru2: Bu konuda diğer aklıma takılan bir konuda, dinî yaşantımıza dikkat etmeye çalışırken bir takım musibetler-sıkıntılara uğradığımız zaman bunun hadislerde bahsedilen günaha kefaret, ahirette derece elde etmek için mi geldiğini yoksa âyetlerde ifade edilen geçmişteki günahlarımız sonucunda mı maruz kaldığımızı nasıl anlayacağız? Bunu bilebilmek mümkün müdür? Cevap2: Yukarıda da izah ettiğimiz gibi insanın başına gelen belâ ve musibetler iki sebepten olabilir. 1.Daha önce işlediği bir günah ve hata sebebiyle olabilir. 2.İmtihan için olabilir. Dolayısıyla insan, kesin olarak bunu bilemeyebilir. Müslüman başına bir belâ ve musibet geldiğinde, önce bilerek veya bilmeyerek işlediği bütün günahlardan dolayı tövbe ve istiğfar etmeli. Şayet hatırladığı bir günah veya hatası yoksa bu belâ ve musibetin imtihan için geldiğini düşünmeli ve sabretmeli, Allah’a kulluğa devam etmelidir. Zira Yüce, Allah Bakara sûresi 155. âyette وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!” buyurmaktadır.  Soru3: Köylerimize misafir gelince, hanımlar yemek ikram etmek istiyor. Yemek için hazırlayacakları örneğin tavuğu kesmek için erkek arıyorlar. Kadınların kestiği (eti yenen hayvan) yenmez mi? Cevap3: Evet, kadınların kestiği hayvan yenir. “Kadının kestiği yenmez”, sözünün dinimizde bir yeri yoktur. İslâm’da, hanımefendilerin isterse ay halinde olsun, kestiği (eti yenen) hayvanın eti helaldir. Eğer isterse kadınlar kurbanlık hayvanı da kesebilir. Bu daha çok insanın fıtratıyla alakalı bir durumdur. Genelde hanımefendiler zaman zaman bazı erkeklerin de çekindiği gibi kesmek istemeyebilir. Kesmek istediklerinde dinî açıdan hiçbir engel söz konusu değildir. Dinî konularda cevabını aradığınız soruları msoysaldi@gmail.com e-postaya gönderebilirsiniz. Prof. Dr. Mehmet SOYSALDI NEVÜ İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölüm Başkanı
Hadislere göre iyi kullar daha fazla musibet-sıkıntı çekiyor gözüküyor. Âyetlerde de hatamız, günahımız dolayısıyla kötü dinî yaşantının musibet-sıkıntıya sebep olduğu şeklinde bahsedildiğini gördüm.

Soru1: Riyazü’s-salihin’den hadisler okurken sabır konulu hadislerde başa gelen sıkıntı-dertlerin kişinin dine bağlılığına göre geleceğini, dine bağlılık artınca sıkıntılarında artabileceğini, Allah’ın kula bir makam takdir edip o kula çeşitli belâlar verip sabır etmesi sonucu, kulu o makama ulaştıracağı  anlamlarında hadisler okudum. Bunun yanında Kur’ân-ı Kerîm’de çekilen sıkıntı ve dertlerin kişinin kendi eliyle yaptıklarının cezası olduğunu belirten âyetlerin de olduğunu biliyorum.


Hadislere göre iyi kullar daha fazla musibet-sıkıntı çekiyor gözüküyor. Âyetlerde de hatamız, günahımız dolayısıyla kötü dinî yaşantının musibet-sıkıntıya sebep olduğu şeklinde bahsedildiğini  gördüm.


Bu konudaki hadis ve âyetleri bir arada değerlendirince sanki âyet ve hadislerin birbirine zıt manalar ifade ediyor gibi geldi. Fakat dinimizde Kur’ân ve hadislerin birbirinin tamamlayıcısı olup zıt ifadeleri ihtiva etmeyeceği için konuyu yanlış anlamamak adına konuyu nasıl anlamalıyız, bunu öğrenmek istiyorum? Dinimize göre  doğru bakış açımız nasıl olmalıdır?


Cevap1: Yüce Allah, Şurâ Suresi 30. âyette şöyle buyurmaktadır: وَمَا أَصَابَكُمْ مِنْ مُصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُو عَنْ كَثِيرٍ “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.”

Bu âyette ifade edildiği gibi insanların başına gelen belâ ve musibetler daha önce işlenen hata ve günahlar sebebiyle başa gelir. Dolayısıyla insan, başına bir belâ ve musibet geldiği zaman hemen kendisini muhasebe etmeli ve hata ve eksikliklerini düşünüp onlardan vazgeçerek/terk ederek, onları tövbe ve istiğfarla telafi etmeye gayret etmelidir. 


İnsanın başına gelen belâ ve musibetler başlıca iki sebepten dolayı olabilir. Bunlar;


1.Bela ve musibetler, işlenilen bir günah sebebiyle olabilir: Şura sûresi 30. âyette buna işaret edilmektedir. Yani başa gelen belâ ve musibetler insanın önceden işlediği hata ve günahlar sebebiyledir. Yüce Allah, yapılan hataların çoğunu affetmektedir. Allah Teâlâ, insanın işlediği günah sebebiyle ona ceza olarak belâ ve musibet verir ki, insan, ibret alsın, hatasını, günahını anlayarak ondan vazgeçsin ve Allah’a tövbe ile rucu’ etsin.


2.Başa gelen bela ve musibetler, imtihan için olabilir: Nitekim Bakara sûresi 155. âyette “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!” buyrulmaktadır. Demek ki Yüce Allah, insanları imtihan etmek için de bir takım belâ ve musibetler verebilmektedir. Dolayısıyla insan, başına gelen belâ ve musibetlere sabretmelidir. Eğer sabreder ve Allah’a kulluğa devam ederse, ya günahlarına kefaret olur ya da ahirette derecelerinin yükselmesine vesile olur. 


Şu hususu da yeri gelmişken burada ifade edelim ki, dinî olmayan musibetler, hakikat noktasında musibet değildirler. Bunların bir kısmı Allah’ın bir ikazı ve uyarısıdır; bir kısmı günahlara kefarettir; hastalık gibi bir kısmı ise, Allah’ın bir iltifatıdır, bir temizliktir, insanın derecesinin yükselmesine vesile olur.
Konuyla ilgili hadis-i şeriflerde müminler için şu müjdeler verilmektedir:


“Meyveleri olgunlaşmış bir ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşüyor; sıtmalının titremesinden günahlar öyle dökülüyor.” 


“Ateşin altın ve gümüşün paslarını giderdiği gibi, bir Müslümanın hastalığı da onun günahlarını giderir.”


“İnsanların en çok musibete uğrayanları evvela peygamberlerdir, sonra derecelerine göre (veliler ve salihler) gelir. Kişi dinine göre belâ ve musibetlere maruz kalır. Eğer dine bağlılığı varsa, belâsı daha da artar. Fakat dininde gevşek yaşıyorsa ona göre musibetlerle karşılaşır. Kişiye belâlar gelir gelir de sabrettikçe artık onun üzerinde hiçbir günah kalmaz.”


“Bir kul kendisi için (cennette) hazırlanmış olan makama ameliyle erişemeyecekse, Allah onun bedenine veya malına veya çoluk çocuğuna bir belâ verir de bu belâya sabrı sebebiyle o yüksek makama eriştirilir.”


Demek ki, günahlardan masum olan peygamberlerin makamları ve dereceleri yükselmesi için Allah onlara belâ ve musibet vermektedir. Allah’ın veli kulları da başlarına gelen belâ ve musibetlere sabretmek suretiyle dereceleri yükselmektedir. Günahkâr mümin kullar ise başlarına gelen belâ ve musibetlere sabrederlerse hem imtihanda başarılı olmalarına hem de günahlarının affedilmesine vesile olur.


Soru2: Bu konuda diğer aklıma takılan bir konuda, dinî yaşantımıza dikkat etmeye çalışırken bir takım musibetler-sıkıntılara uğradığımız zaman bunun hadislerde bahsedilen günaha kefaret, ahirette derece elde etmek için mi geldiğini yoksa âyetlerde ifade edilen geçmişteki günahlarımız sonucunda mı maruz kaldığımızı nasıl anlayacağız? Bunu bilebilmek mümkün müdür?


Cevap2: Yukarıda da izah ettiğimiz gibi insanın başına gelen belâ ve musibetler iki sebepten olabilir.


1.Daha önce işlediği bir günah ve hata sebebiyle olabilir.


2.İmtihan için olabilir.


Dolayısıyla insan, kesin olarak bunu bilemeyebilir. Müslüman başına bir belâ ve musibet geldiğinde, önce bilerek veya bilmeyerek işlediği bütün günahlardan dolayı tövbe ve istiğfar etmeli. Şayet hatırladığı bir günah veya hatası yoksa bu belâ ve musibetin imtihan için geldiğini düşünmeli ve sabretmeli, Allah’a kulluğa devam etmelidir. Zira Yüce, Allah Bakara sûresi 155. âyette وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْأَمْوَالِ وَالْأَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!” buyurmaktadır. 


Soru3: Köylerimize misafir gelince, hanımlar yemek ikram etmek istiyor. Yemek için hazırlayacakları örneğin tavuğu kesmek için erkek arıyorlar. Kadınların kestiği (eti yenen hayvan) yenmez mi?


Cevap3: Evet, kadınların kestiği hayvan yenir. “Kadının kestiği yenmez”, sözünün dinimizde bir yeri yoktur. İslâm’da, hanımefendilerin isterse ay halinde olsun, kestiği (eti yenen) hayvanın eti helaldir. Eğer isterse kadınlar kurbanlık hayvanı da kesebilir. Bu daha çok insanın fıtratıyla alakalı bir durumdur. Genelde hanımefendiler zaman zaman bazı erkeklerin de çekindiği gibi kesmek istemeyebilir. Kesmek istediklerinde dinî açıdan hiçbir engel söz konusu değildir.
Dinî konularda cevabını aradığınız soruları msoysaldi@gmail.com e-postaya gönderebilirsiniz.

Prof. Dr. Mehmet SOYSALDI
NEVÜ İlahiyat Fakültesi

Temel İslam Bilimleri Bölüm Başkanı

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.